Aralık 16, 2020
Aralık 16, 2020
Temmuz 10, 2020
Temmuz 10, 2020
Haziran 12, 2020
Mayıs 20, 2020
Nisan 13, 2020
Şubat 26, 2020
Şubat 12, 2020
Araştırmalar dünya nüfusunun gelecek 40 yılda 10 milyara ulaşacağını, bunun da ekilebilir tarım alanlarının hızla yükselen nüfusun gıda gereksinimlerini karşılaması için 10 milyar dönüme ulaşması gerektiğini göstermektedir. Ne var ki, bu kadar büyük tarıma uygun alan dünyamızda mevcut değildir. Dünya ölçeğinde tarım için uygun alanın %80’i zaten ekili durumdadır. Kaldı ki bu alanın %15’i iyi yönetilmediği için kullanılamaz duruma gelmiştir. Amerika’dan bir örnek vermek gerekirse, Colorado Nehir Havzası’nı besleyen kar yağışının 2050’ye gelindiğinde küresel ısınma sonucu %20 oranında azalacağı, sonuçta tarım alanlarını besleyen suların %90’lara ulaşan ölçüde azalacağı ve Amerika’nın tarım ürünlerinin %20’sini üreten bu bölgede yetiştirilebilir tarım ürünlerinin adeta bir felaket senaryosu sergilercesine düşüş göstereceği öngörülmektedir. Ek olarak, ısınan hava böcek ve hastalık salgınına yol açabilecektir. Manila’daki Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsünden John Sheehy de hava ısısındaki 1 derecelik artışın, buğday, pirinç ve mısır üretimini %10 düşüreceğini saptamıştır.
Şimdi bir başka önemli gerçeğe göz atalım. 2050’lere gelindiğinde dünya nüfusunun %70’inin kentsel alanlarda yaşıyor olacağı saptanmıştır. Şimdi, yukarıda irdelediklerimizle bu son veriyi bir araya getirirsek, akla hemen gelen fikir tarım üretiminin neden kentsel alanlara kaydırılamayacağıdır. Kırsal alanlar artan kent nüfusuna yeterli girdi sağlayamıyorlarsa, neden tarımı kentlere taşımayalım. Tabii bu çoktan düşünülmüş, uygulamalara geçilmiş ve çok da olumlu sonuçlar alınmıştır. Kentsel alanlarda yapılan ticari tarım hem geleneksel tarımdan çok farklı teknikler kullanmaktadır, hem de verimi, maliyet tasarrufu, israf önlemesi açısından geleneksel tarımdan kat be kat üstündür. Ticari kentsel tarım halihazırdaki haliyle Yalın anlayışa çok yakın bir tarımsal üretim biçimidir diyebiliriz.
DÜNYADAN UYGULAMALAR
Kentsel tarımın en iyi örneklerinden bazılarını Singapur’da görüyoruz. Singapur çok yoğun yerleşime sahip ve geleneksel tarım toprağı olmayan bir kenttir. Bu nedenle gereksindiği besin maddelerinin %90’ını—tavuk, domuz eti, balık, yumurta, pirinç ve sebzeler– ithal etmektedir. Bunun üzerine halihazırda dünyanın en büyük “aeroponik” kentsel tarım alanlarından biri olan bir tesis 10 yıl önce Singapur’da kurulmuştur ve çok başarılı bir şekilde faaliyet göstermektedir (Not: “aeroponik” dahil kentsel tarım alanlarında kullanılan teknikleri bir sonraki bölümde ele alacağız). Tesis ithalatın önemli ölçüde kesilmesini sağlayıp, maliyetlerden küçümsenmeyecek oranda tasarruf sağlanması sonucunu getirmiştir.
Bir başka örnek Londra’dan. Londra’da bu sefer bir başka sistem olan “aquaponik” tekniğiyle çalışan kentsel tarım alanlarının işletildiğini görüyoruz. Güzel bir örnek FARM cafe ve tarım alanı. FARM 2010’da faaliyet göstermeye başlıyor ve kıvırcık salata ve diğer sebzeler yetiştiriyor. FARM’da aquaponik sistemini kuran Aquaponics UK şirketi, bir ayda bu sistem için kendilerine en az üç dört talep geldiğini söylüyor.
Yine bir örnek İsviçre’den. Burada da Urban Farmers şirketi ilk “çatı üstü” tarım alanını Basel kentinde kurmuş.
“Çatı üstü” derken, kentsel tarımın en elverişli yapıldığı yerlerden biri terk edilmiş depoların, fabrikaların çatı üstleridir. Örneğin Çin’de, Beijing’de 90 milyon metre karelik boş çatı üstü olduğu saptanmıştır. Hong Kong’da da çatı üstü alanın ticari kentsel tarım için kiralanmasının bedelinin çok düşük olduğu belirtilmektedir. Burada 920 metrekarelik bir alanın aylık kirası 20-25 $ kadardır. Bunun dünyanın başka kentlerinde de replike edildiğini düşünmemek için bir neden yoktur.
Araştırmacılar dünyada en gelişmiş ticari kentsel tarımın Amerika’da, özellikle de New York’ta yapıldığını söylüyorlar. Örneğin, Brooklyn’de 6,000 metrekarelik bir eski depo binasının çatısında organik tarım yapılmaktadır. 2009’da başlayan bu girişim yöredeki restoranlara ve haftalık tarım pazarına sebze sağlamaktadır. Brooklyn’deki bir başka girişim Amerika’nın en büyük çatı üstü serası olup, 5,000 kişiye yetecek miktarda sebze üretmektedir. Bu girişimlerin New York’a ABD’nin batı sahilinden gelen belli başlı sebzeler için ödenen taşıma maliyetini kesip, sağlıklı, organik ürünleri New York halkına daha düşük fiyatta sunduğu özellikle vurgulanmaktadır.
Çatı üstü kentsel tarım tek katlı ya da çok katlı olabiliyor. Çok katlılar sıfırdan, yani direkt zemin üzerine de inşa edilebiliyor. 30 kata kadar ulaştığını biliyoruz. Çok katlı kentsel tarım ürün çıktısı açısından tek katlılara göre çok daha verimli olabiliyor. Çok katlılar genellikle havayla direkt temas etmeyen, kapalı alanlarda yapılıyor. New York’a komşu New Jersey’in en büyük kenti Newark’ta dünyanın en büyük çok katlı (bir diğer ifadeyle “dikine”) kapalı tarım yapacak bir girişimin önümüzdeki aylarda faaliyete geçeceğini öğreniyoruz. Proje 30 milyon dolara mal olup, belli başlı yatırım gruplarının sponsorluğunda gerçekleşecektir. Açıldığında, her yıl 4 milyon kg. yeşil sebze ve şifalı bitki üretmesi planlanmıştır.
Çok katlı kapalı tarım alanlarına bir başka örnek de Chicago’dan. Chicago’da 2013 yılında, o yıl dünyanın en büyük kapalı “dikey” tarım girişimi sayılan bir tesis açılmıştır. Yine terkedilmiş bir depo alanında kurulan tesis, daha ziyade taze salata malzemeleri üretmektedir.
Vancouver’da da bu sefer terkedilmiş 743 metrekarelik bir deponun içinde “hidroponik” sistem kullanılarak kıvırcık salata ve ıspanak yetiştirildiğini öğreniyoruz. Yeni bina içi/kapalı tarım alanlarının New York, New Jersey, Ontario ve Rhode Island için de tasarlanması söz konusu.
Amerika’dan bir başka örnek vermek gerekirse, Gotham Greens adlı şirket Brooklyn’in tam ortasında 1400 metrekarelik terk edilmiş bir deponun üzerinde yine “hidroponik” tekniği kullanılarak bir sera kurmuş, yılda 100 ton lahana ve diğer sebze yetiştirip yerel Whole Foods marketine satmaya başlamıştır. Şirket, yatırımcılardan bu girişimi için 2 milyon dolarlık bir miktar toplamıştır. Geleneksel tarıma kıyasla Gotham Greens 10 kat daha az su kullanmakta ve böcek ilacı ve gübre kullanımı tamamen elimine edilmektedir. Ürünler organik yetişmektedir.
Boş alan bulmanın Amerika için bir sorun olmadığı belirtiliyor. Tıpkı yukarıda Beijing’de değindiğimiz gibi, Amerika’da yavaşlayan ekonomi sonucu binlerce terk edilmiş depo bulunduğu belirtilmektedir. Rakam vermek gerekirse, tüm ülke çapında ticari ve sanayi gayrimenkulün %11’inin boşaltılmış olduğu saptanmıştır. Buralarda kurulacak kentsel tarım tesislerinin ürünleri için müşteri bulmak da oldukça kolaydır. Wal-Mart ya da yukarıda değindiğimiz Whole Foods (ki her ikisi de Fortune 500 şirketidir) gibi büyük marketler yerel olarak yetiştirilen tarım ürünlerine satın almada öncelik tanıyacaklarını belirtmişlerdir bile.
Amerika’dan örnekler saymakla bitmiyor. Hepsini burada vermiyoruz. Ama ticari kentsel tarımın bu ülkede hızla yayıldığını söylemek abartı olmaz.
Kentsel tarımın en önemli özelliklerinden biri yılda 365 gün ürün veriyor olmasıdır. Aşağıda ele alacağımız teknikler ve tarım ürünlerinin yetiştiği ortamların devamlı verim sağlayacak şekilde kontrol altında tutulmaları, böylesi bir sonuç sağlamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, “hidroponik” bir sistemde 0.09 metrekarelik bir alanda yılda 64 kıvırcık salata yetiştirebilirken geleneksel kırsal tarımda bu sayı sadece 3 adettir. Kentsel tarımda ürünler geleneksel tarıma göre %20 daha hızlı büyümektedir. Çok katlı girişimlerde geleneksel tarımın sadece %10’u kadar su kullanılmaktadır.
Çok katlı kentsel tarım örnekleri:
TİCARİ KENTSEL TARIMDA KULLANILAN TEKNİKLER
Her ne kadar ticari kentsel tarımda klasik sera üretimi de yapılıyor olsa da, yukarıda bahsettiğimiz girişimlerin tümünde topraksız ve (eğer sera tipi değilse) güneş ışıksız tarım üretimi yapılmaktadır. Bu sistemlerde gübre, böcek ilacı da gereksiz hale gelmiştir. Sulama diye bir uygulama yoktur. Ürünler tümüyle organiktir. Hidroponik, aeroponik ve aquaponik tekniklerin her üçünde de durum budur. Bu bağlamda, kentsel tarımda toprak, gübre, sulama, böcek ilacı israf konumuna düşmüşlerdir ve elimine edilmişlerdir. Kentsel tarımın Yalın’la örtüşmesi işte tam da buradadır. Bu israflardan vazgeçilmesiyle birlikte maliyetler inanılmaz düşmüş, kalite artmış (organik ürün) ve çoğu araştırmacıya göre ileri teknoloji sayılan “hidroponik”, “aeroponik” ve “aquaponik” sistemler, çok katlılıkla birlikte tarımda geleceği belirleyecek olan Yalın girişimler olarak karşımıza çıkmıştır.
Şimdi ticari kentsel tarımda kullanılan bu tekniklere hep beraber bir göz atalım.
Hidroponik su kültürü tekniği:
Hidroponiğin bir başka varyasyonu “damlama tekniği”di. Bu sistemin dünyada en yaygın kullanılan hidroponik teknik olduğu belirtilmektedir. Bu sistemde çimlenmiş bitkiler bir “yetişme ortamına” yerleştirilirler. Bu yetişme ortamı çakıl taşları, perlit, kaya yünü, hindistan cevizi liflerinden oluşabilir. Toprak kesinlikle kullanılmaz. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi yetişme ortamı, altındaki besleyici maddelerle zenginleştirilmiş bir su havzasına bağlıdır. Buradan bir zamanlayıcıya bağlı bir pompaya iliştirilmiş boruyla üstteki ortama belli aralıklarla su fışkırtılır. Fazla su birikimi bir boruyla su havzasına geri yönlendirilir. Bitkilerin içinde bulunduğu yetişme ortamı her mahsul alındıkça değiştirilmektedir. Bu ek bir iş, ek bir maliyet anlamına gelir. Aşağıda inceleyeceğimiz üçüncü teknikte böyle bir ihtiyaç yoktur.
Hidroponik damlama tekniği:
Hidroponiğin bir üçüncü tekniği “besleyici zar tekniği”dir. Bu sistemin belki de en ekonomik, en tasarruflu hidroponik sistem olduğunu söyleyebiliriz. Bu sistem her ne kadar bir öncekine benziyor görünüyorsa da burada çimlenmiş bitkilerin yerleştirildiği bir yetişme ortamı yoktur. Bitkiler genellikle plastik bir küçük sepet içinde ve yine kökleri bir platformdan aşağı sarkacak şekilde yerleştirilirler ama kökler sadece havayla temastadır. Burada zamanlayıcıya gerek yoktur. Su pompası sürekli su pompalayarak bir boru kanalıyla bitki köklerine su gönderir ve fazla su yine bir boru kanalıyla su tankına geri döner. Burada yetişme ortamına gerek olmadığı için bu ortamın hasat sonu değiştirilmesi gibi bir ek iş de yoktur. Hidrofonik sistemler içinde hem birçok sebze yetişmesine uygun, hem de en tasarruflu teknik “besleyici zar tekniği”dir.
Hidroponik besleyici zar tekniği:
Aeroponik sistemlerin çoğu uzun sıralar halinde olsa da V şeklinde ve ortalarında yüksek yoğunluklu LED ışığıyla aydınlatılan bir sonraki sayfada gördüğümüz tarzda da olabilmektedir.
Aeroponik teknik:
Aeroponik kentsel tarım görüntüleri:
Aquaponik teknik: Topraksız kentsel tarım teknikleri içinde en ilginci ve en büyük avantajlara sahip olanı aquaponik sistemdir. Aquaponik teknik kısaca balık yetiştirmeyle tarım üretimini birleştirip, balık atıklarının bitkiler için organik gıda kaynağı olması ve bitki köklerinin de balık havuzu için doğal filtre görevini sağlamasıyla elde edilen bir sistemdir. Burada kullanılan balıklar tatlı su çipurası, sazan balığı, yayın balığı, pervane balığı, Japon balığı, lepistes gibi tatlı suda yaşayan nispeten büyük balıklardır. Aquaponik sistem hidroponik ve hatta aeroponik sisteme göre birçok avantaja sahiptir. Hidroponik sistemde ve aeroponik sistemde havuzdaki suyun bitki köklerine yeterli gıdayı sağlaması için pahalı ve kimyasalların, tuzların ve az rastlanan elementlerin karışımından oluşan gıda maddeleri kullanılırken, aquponik sistemde sadece ucuz balık yemi kullanılmaktadır. Yine hidroponikte kullanılan gıda maddelerinin keskinliği sık sık kontrol edilmek durumundayken, aquaponikte balık havuzunun suyu sadece ilk ay kontrol edilir ve sonra sistem oturunca haftalık kontroller yeterlidir. Aquaponiğin bir diğer avantajı kullanılan suyun değiştirilme gereksinimi olmamasıdır. Sisteme sadece buharlaşan su kadar su eklenir. Aquaponik sistemde geleneksel tarım üretiminin 1/10’u kadar su kullanılır ve hatta hidroponikten de daha az su gereksinimi söz konusudur.
Aquponik teknik:
Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi bu teknikte su devri-daim şeklinde sürekli akmaktadır. Bitki köklerinin filtresinden geçen temiz su balık tankına geri dönmekte, buradan da bitki köklerine balık atıklarıyla zenginleşmiş su akmaktadır.
Aquaponikte de hidroponikte olduğu gibi suyun üzerinde yüzen raft sistemi de kullanılmaktadır. Çimlenmiş sebzeler köpük raft üzerindeki deliklere oturtulur ve kökler suyun içinde serbestçe sallanır. Raft sisteminin daha ziyade salata yeşillikleri ve diğer hızlı büyüyen, göreli olarak düşük besleyici değeri olan bitkiler için uygun olduğu belirtilmektedir.
Aquaponikte raft sistemi:
Aquaponik sistemle yetiştirilebilecek gıda ürünü sayısı oldukça çoktur, bu da aquponiğin bir diğer avantajıdır. Bu ürünler arasında kıvırcık salata, kara lahana, pazı, roka, nane, fesleğen, tere, soğan, domates, biber, salatalık, fasulye, bezelye, brokoli, karnabahar, lahana, muz, limon, portakal, mısır, pancar, turp, havuç sayılabilir.
Uzmanlar hem hidroponik sistemde hem de aquaponik sistemde geleneksel tarıma göre aynı taban alanı üzerinde 10 kat daha fazla ürün yetiştirildiğini vurgulamaktadırlar. Ayrıca hasat süresi %30 daha hızlıdır. Burada yine çok katlı kentsel tarıma geliyoruz. Çok katlı sistemlerde üretkenlik, çok katlı olmayan hidroponik ve aquaponik sistemlere göre 9 kat daha fazladır.
Bu bölümü bitirmeden hemen belirtelim ki yukarıdaki her üç teknik de kapalı ya da camlı alanlarda yapılabilir. Ancak cam kullanılsa da-üretimin özellikle çok katlı yapılarda yapılması durumunda—güneş ışığı bitkilerin yetişmesi için genellikle yetersiz kalır. Bu durumda suni ışıklandırma kullanılmaktadır. Bunun çok maliyetli olabileceği düşünülebilir ama ışıklandırmada genellikle enerji tasarruflu LED ışıklandırması kullanıldığından, maliyet sanıldığı kadar yüksek olmamaktadır. Son olarak bu üç teknik de çok katlı üretim dışında biraz sonra ele alacağımız politünellerde de gerçekleştirilebilir.
Işıklandırmadan bahsederken son zamanlarda gerçekleşen bir gelişmeyi de hemen aktaralım: Pembe ev. Çok katlı kentsel tarım üretimi alanlarında pembe renkli ışıklandırma başlamıştır. Pembe ışık normal LED’lerden daha ucuzdur çünkü ışık spektrumundaki sadece kırmızı ve mavi ışığın birleşmesinden oluşmaktadır. Uzmanlar bitkilerin fotosentez için sadece kırmızı ve mavi dalga boyutlarını kullandıklarını saptamışlardır. Yine LED sistemiyle çalışan bu ışıklandırmada hem ışıklandırma için gerekli elektrik gücü düşmekte, hem de bu ışıklandırmada LED ampülleri daha soğuk kalabilip, böylelikle de soğutma maliyetinden tasarruf edilmektedir. Pembe ışık kullanılmasıyla bitkilerin %20 daha hızlı büyüdüğü de saptanan gerçekler arasındadır.
İlk çimleme tekniği “serpme tekniğidir”. Burada tohumların filizlendiği ortam çakıl taşları, perlit, hindistancevizi lifleri ya da kaya yünü olabilir. Tohumlar bu ortama serpilirler ve gereken aralıklarla ortam sulanır. Sonuçta çimlenme tamamlandıktan sonra bitkiler “yetişme ortamına” yerleştirilir. Serpme tekniğinin en fazla kıvırcık salata, turp ve havuç gibi fazla sulamaya dayanıklı bitkiler için uygun olduğu belirtilmektedir.
Bir ikinci yöntem tohumları “ıslak kağıt havlu” arasında çimlendirmektir. Bu yönteme en uygun bitkiler fasulye, bezelye, kavun ve salatalıktır.
Üçüncü yöntem her bir tohumu kaya yünü, çürümüş bitkilerden elde edilen kömür gibi delikli malzemeden yapılma kübik bir hazneye koyup, sulamaktır. Bu yönteme en iyi domates, biber, ıspanak ve lahana tohumları yanıt vermektedir.
Üçüncü yönteme bir örnek:
Dördüncü bir çimleme yöntemi ise “budama” tekniğidir. Budama tekniğinde tohum değil, yetiştirilmek istenen bitkinin bir parçası kesilir ve yine yukarıdaki gibi hindistan cevizi, perlit, silikat, genleşmiş kil tabletleri ya da kaya yününden yapılma kübik haznelere yerleştirilir. Kesilen parçalar püskürtme yoluyla sulanır ve alttan kökler çıkar.
Politünellerin kurumu da çok kolaydır. Ayrıca seralar sabit bir zemin üzerine kurulduklarından bir yerden bir yere taşınamazken, politünellerde böyle bir sorun yoktur. Politünellerde tüm yıl boyunca üretim gerçekleştirilebilir. Politünellerde her türlü meyve, sebze yetiştirilebilir. Politünellerde—hele ki daha önce ele aldığımız topraksız tarım teknikleri kullanılıyorsa—gerek ülke içi geleneksel tarım gerek de gıdaların ithal edilmesi durumunda söz konusu olan maliyetlerden çok düşük maliyetlerle ürün elde edilmesi mümkündür.
Politünele bir örnek:
SONUÇ
Yukarıda incelediğimiz ticari kentsel tarım yöntemleri klasik kırsal tarıma göre her açıdan üstünlüklere sahiptir. Gerçi klasik tarımda da yeni teknolojiler kullanılmaktadır ama bunların maliyeti oldukça yüksektir. Topraksız, gübresiz, böcek ilaçsız tarıma dayalı kentsel teknikler, özellikle de aquaponik sistem ise Yalın’ın israfı önleme, alan başına verimi/üretkenliği artırma, maliyetleri düşürme, nakliyat masraflarını indirme anlayışlarına çok yakındır. Çıktıyı sağlayan girdi düzeyleri bu sistemlerde oldukça düşüktür, ayrıca daha önce de incelediğimiz gibi genellikle terk edilmiş depo ve sanayi tesislerinin içine ya da üstüne konuşlandırılan bu tarım seçeneğinin ilk yatırım maliyetleri de ileri kırsal tarım teknolojilerine göre çok daha makul düzeylerdedir.
Kentsel tarım teknikleri (yine başta aquaponik olmak üzere) gübre ve böcek ilaçları kullanmadığından çıktısı olan sebze ve meyveler tamamiyle organiktir. Organik deyince akla hemen pahalı ürünler gelir ama bu tekniklerde girdi maliyetleri, tesisleri kurma maliyetleri düşük olduğundan organik sebze ve meyvelerin halka tahmin edilenden çok daha düşük fiyatlarla sağlanması söz konusudur.
Kentsel tarım teknikleri kırsaldan kente akan sebze ve meyvelerin nakliyat masrafını da sıfıra indirmektedir. Ayrıca ithal edilen, ve bu ithalat sırasında elden ele dolaşıp, her bir evrenin maliyete maliyet kattığı ithal prosedürünü de sıfıra indirip maliyetlerden çok önemli düzeyde tasarruf etmektedir. Bunlar kentsel tarımın artılarıdır.
Ülkemizde kentlerde yaşayan nüfusun oranı çoktan kırsal kesimleri aşmıştır. O zaman neden bizde de ticari kentsel tarım başlatılmasın? Neden bu avantajlardan biz de yararlanmayalım? Bu konunun ilgili Bakanlıklarla görüşülmesini yürekten destekliyorum.